Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SON GÖLGE

Tenimdeki ürpertinin ad ı sensin. Tüylerim diken diken oldukça; Daha büyük kitleye yayılıyorsun. Kapılar bir açılıp bir kapanıyor suratıma. Her yumuşak ışık parçasından sonra; Elimde kalan sert bir kapanış, Ve uçsuz bucaksız bir karanlık... Milyon tane güneşi tutsalar şu zifiri yüzüme, Bir anahtar deliği kadar aydınlanırım en fazla! Ömrümden kopup gidenleri dillendirmiyorum bile. Her gelen bir parçamı götürdü, Her gelen ayrı bir güzelliğimi... Geride bıraktıkları acının tadı aynıydı hem de. Farklılaşan cismiydi, elementiydi. Çok enteresan değil mi? Yorgunluktan kapanan gözlerimde, Yaşanmışlıkların hüzünlü gölgesi, Bir çift bulutlu his kalan bana. Gölge oyunu ela perdelerimde! Tükendim inceden, derinlerden bir yerden... Son bir parça kalmıştı bana, Son atımlık mermim, Son paham, ruhum... Sonumu getirdi! Son sandım son buldum... Gökçe Kurtuluş

ROMANTİZMA

Eklem ağrıları var aşkın. Yüzyılların sancısı. Halbuki gülen yüzü ne taze. Onarıyor ruhtaki çatlakları. Kederi yüzyıllık keder. Güneşi hep ilk günlük. İhaneti oradan belli. Olmayacak yeryüzünde hiç. Aşkın mutlu yüzü. Gökçe Kurtuluş

IŞIK CUMHURİYETİ

Yeni dizeler kuruyorum artık Varlığının loşluğunda. Sen şavkıdın o gece, O karanlık odada. Gözlerinden içime aktın. İmkansız olanı, çevirdin olanağa. Yüreği bize bal, Kötüyü kalbe lal eyledin. Deliydi ruhumuz, en imkansız ihtimalleri sevdik! İlahi sureti vardı sevginin. Yüzünde tanrının bin bir parçası, Gözlerin 7 cihanın ihtişamını kuşanmış, Evvel ezel ne varsa bakışlarının ışığında. Suretine secde ettirdin, Sevgimi ehlileştirdin. Güvenli kalemsin. Işık cumhuriyeti koyacağım adını gözlerinin. Gökçe Kurtuluş

BORDO

Rengi bordoydu o cıvıldak hatunun. Saçları, dudakları, tırnakları… Boynunu saran fuları ve ince parmaklarındaki yüzüğü. Ah bir yürürdü ki sorma… O adım atardı, Caddeleri sallardı topukları! Ardından bakar kalırdım. Beyaz ayakları bile yere bordo basardı. Hırçın saçlarını dağıtırdı. Rüzgar doldururdu aralarına. Ve gökyüzü kokuları çamlıklardan, Rüzgar doldururdu boşluklarını. Heybetinden rüzgarlar korkardı. Bordo bir inadı vardı kadının. Bordo tırnaklarını geçirirdi hayatın aortuna. Tutunabilmek için yara vermek lazımdı. Bu şiddete yara aldıkça alıştı… Kadınlar ve erkekler, Ve doğmamış çocukları… Kuramadığı tüm hayalleri, Kadının derisini parçaladı. Hayvanlardan korkmaması gerektiğini İnsanları sevdikçe anladı… Gökçe Kurtuluş

ÖLGÜN DENİZ

Ömrümün ölgün ışıkları; Aydınlatıyor içimdeki karanlık geceyi. Kuytu bulmak zor meydanımda. Ortalığa dökülmüş tüm çıplaklık. Ayak altında iyisiyle kötüsüyle. Gönlüme sahili olan o kadar çok kalp var ki... Dostlar, dost sandıklarım, eskiler, eskiyenler, sen... Gemiler geçiyor yük dolu ağzına kadar açıklarımdan. Sığlardaysa taşkın bir kalabalık. Suretler karanlık, pişman. Çoğu artık yabancılaşmış. Açıklarda kalanlar, himayeme muhtaç, Son bir şans isteyen utangaç yüzler, eller... Yağmurun sıvadığı tozlu camlardaki kirli ıslaklık gibi, Beyinlerden geçen yorgun ve yılgın düşünceler... Ama af kapısı kapandı artık... Gökçe Kurtuluş