Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MEKTUP

Sessiz yazılar var ellerimde. Hiçliğime yazılmış meçhul mektuplar. Kendini bulabilen herkes var içinde. Dosyalar, defterler, kağıtlar dolusu satırlar. Bendeki  herkes nasiplenmiş. Kimi zarfında verilmiş, kimi elden, Kimi göndermeye cesaret edilememiş, kimiyse arşiv... Yitik kişiler, yorulmuş beyinler, sızlayan hayaller... Öbek öbek insanlar  var Zorla kurduğum devrik cümlelerimdeki harflerde. Her biri bir şahıs, bir hayat, bir ömür. Bağlantılanmış nice hayal, nice düş. Can kırıkları batıyor çıplak ayaklarıma Yürürken loş koridorunda yazılarımın. Vefa timsali dostluklar  yad olan. Aşk zanlısı ilan edilenler. Gerekli gereksiz bütün kişilere bir satır ayrılmış bu yazıda. Kim bilir kaç nefes verilmiş sözcüklerin kıyısında. Gitgellerden arta kalanlar birikmişler kumsalında. Gökçe Kurtuluş

ÇİÇEK

Titrek sokak lambaları önündeyim, Ha söndü ha sönecek. Işığın son demleri, Benim,  bizim son demlerimiz. Az ötesi karanlık, Karanlığın içinde bir çiçek, Oracıkta öldü ölecek... Gökçe Kurtuluş

YALNIZ UĞULTU

Bu kalabalıklar çok çelimsiz. Biz yalnız çok güçlüyüz. Ah riyaya sürüklüyorlar, Gümbürtülü uğultularıyla. Olsun, biz onlarla bile yalnızız... Gökçe Kurtuluş

SULUBOYAM

Dönüp bakmak şimdi aklıma geldi Sözlerimi kağıda döken aracıma. Parmaklarıma sinen ağaç kokusu cezp etmişti içimi. Sonu yok sandım, dipsiz kuyu galiba. Ne dersem devamı gelecek, Her sözün arkası var gibi. Efsunlu halimle yazdım, yazdım sayfalar dolusu. Açtım ucunu kalemimin. Her sivriltişim yeni bir paragraf başı telaşında. İçimi yoklamak gelmedi aklıma. Duygular tezdi, tazeydi. Mis gibi bahar kokardı gülümsemem. Bir çatışım kaşlarımı, zemheriydi temmuz ortası. Kahkahalarım sıcacık yaz güneşi. Gözümden akan yaşlar ıslak bir eylül günüydü, Sarı yapraklar ve yağmur betimlemesinde. Bilemedim biteceğini. Duyguların da aralıklarına toprak dolduğu aklımın ucundan geçmedi. Histerik zanlarla yaşarmış gözeneklerim. Yalancı çiçekler varmış içimin cumbalarında. Ben de neden büyümez derdim bu saksı güzelleri bunca suya. Zavallı çaresizlikler tünemiş etrafıma. Bitermiş duygular, hissizleşirmiş insan. Zaman sonra gülmek de sevilmezmiş meğer. Som mer

NEFES

Bir yudum mu kalan avuçlar ımızın ayasına şimdi? Bir damlacık sevgi mi uğrunda can vermeye değer tuttuğumuz? Son demlerini mi yaşıyoruz geriye kalan birkaç dakikanın? Yoksa geçmiş mi bize kahır veren bu kadar? Beynim soru işaretleri ile doldu taştı. Labirent gibi olup kayboldum kendi içimde. Kaybettim bana yol gösteren ışığımı. Her yanım dört duvar, tuğlalar üst üste yığın. Uzanıyor ellerim sana doğru. Kalmamış karşılığı sende, belli... Karşımda bana dönük duran adam boş bakışlardan, Yaşanmışlıklarla dolmuş ama acıyla yoğrulmuş yüzünden Ve bana söylediği o son sözünden ibaret; "ELVEDA" Kalemler kırılmış, sözler bitmiş. İnce belli bardakların diplerinde kalan Bir yudum çay gibisin şu dakikalarda bende. İçimi ısıtan ama sonunun geldiğini bildiğim. Hoşuma giden ama canımı acıtan. Sigaramın son dumanı gibisin. Son nefes. Üfledim, Nefesimi boşalttım ciğerlerimden var gücümle Ve biz bittik... Gökçe Kurtuluş

BOZGUN

Ayrışıyor ruhumdan varlığın Buzulların küresel ısınmaya yenik düşüp Parça parça anakaralarından uzaklaşması gibi Sökülüyorsun fikirlerimden gün gün Sevginin egemenliği eksiliyor Bozguna uğruyor bendeki yerin Gökçe Kurtuluş

ATEŞİN DANSI

Yandım. Çıra gibi yandım karanlık kuytunun birinde. Zifiri tavana vurdu ışığım dans eder gibi. Herkese hoş geldi yüzümün sıcağı Ama bilemediler, Ben yandım... Gökçe Kurtuluş

EKO

Yorgun yüzüm yansıyor ayın şavkına Ardından dağıttığın karanlığın fırtınasında. Bir türkü tutturmuşum peşin sıra. İçinde biraz ben, biraz da gölgen. Dudağındaki son tebessüm asılı kalmış aklımda nasılsa. Hatırımın her yerine seni sıçratmışım. Sen bavulunu toplarken yola niyet, Ben seni saklamışım aşka kısmet. Her haykırışımda semaya, Adın duyulur lavanta kokulu tepeliklerde. Yer gök sen diye inler. Bu kadar ışık saçarken karanlığa gömülmek niye. Bırakıp gitmekse cazip gelen aklını bırak git. Yüreğin yolunu bulur gönlünce. Gökçe Kurtuluş

BİR ŞAİRİN ANATOMİSİ

Ben cümle değilim. Beni anlatan eylemlerimin sonuna Koymaya çalıştığın nokta uğraşısı yararsız. İstesen de sığmayacağım Tek bir noktanın verdiği derin kasvete. Kendim gibi kelimeler dolduracağım kendi içime. Ve sen gibi noktalamayacağım benliğimi. Ben cümle değilim. İmla kurallarım yoktur öyle benim. Var olduğum her şey kelimelerim. Fark ettiysen ben bir şairim. Ben cümle değilim. Hadi çek kalemini, Kuşan havsalanın sözcüklerini. Nokta koymadan  yaklaş bana. Yazarsan eğer kelimelerimin yanına seninkileri, Bir gerçeğe koşar harflerimiz. Hevesli noktaların varsa iç cebinde, Yeni hikayelere sürülür yürek sesim. Bilirsin ben aşkla beslenirim. Gökçe Kurtuluş

BAĞLANTI

Bütün hislerimi, Beynimin kıvrımlarından geçen; Hanımeli kokulu bütün fikirleri, Korkunç ayrıntıları, Şeytani detayları, Kırgın geçmişimi, Üzülmüş yüreğimi, Umarsız sevinçleri, Kaygısız kavgaları, Hepsini sana bağladım. Beni ben yapan ne varsa; Ruhumun yorgunluğu, Bedenimin yara izleri, Ailem ve hayallerimle bağlandım sana. Sendeki baba kokusu, Sendeki kibar adam, Işıltılı gözlerindeki aile olma telaşı, Arzularım, umutlarım, Ne varsa sende artık. Sen de bende kal. Gökçe Kurtuluş

NASIL ANLATAYIM SANA

Can içim, güneşim. Nasıl anlatsam ki kalbimi sana. Bir tohumun nasıl çimlendiğini, Nasıl baş verdiğini topraktan. Nasıl karanlık ve nemli toprağın Solucan yuvası olmaktan çıkıp Kupkuru bir tohuma can vermesini anlatayım. Bir meyvenin doğumunun Yine kalbinde sakladığı çekirdeğinden sebebini Nasıl anlatayım sana! Sen ki baş veren çimsin yeni yaşamlara gönüllü Hem tohumsun toprağımda. Sen yeni çiçekleri, Yeni meyveleri, Yeni bebeklerisin kalbimin. Eskilerin derlendiği Yepyeni bir eskisin. Eskinin eskitemediği, Yeni denemeyecek kadar ezeli bir eskisin. Sen benim en masum utançlarımın rengi, En şiddetli haykırışlarımın yüzüsün. Günlük telaşım, Evladiyelik şarkımsın. Sen benim yazılamayan mısramsın. Öyle bir duygu yükünü nasıl anlatayım… Gökçe Kurtuluş

MOLEKÜLER BİYOKİMYA

Gözlerin herkesteki toplamdan bir fer fazla. Bu insanlığa yapılmış en büyük ayıp oluyor. Herkes böylesine kıçını yırtarken Sen bir gülümsüyorsun, ömrüme ömür ekleniyor. Kirpiklerinin sayısı, dişlerinin sırası, Yüzündeki benin açısı bile En güvenli matematik denklemlerini alt üst ediyor. Aklımdan geçiriyorum seni bazen, Öylesine sessiz, Televizyona anlamsızca bakarken. Boğazıma kadar sen pompalıyorken yüreğim. Hatta adın yanaklarıma yürüyorken. Seni böyle haşmetle tutuyorken her şeyin önünde. Korkuyor kuşkonmaz duygular. Çünkü neye böyle sımsıkı sarılsam, Kimliğim çaktırmadan moleküllere ayrılıyor. Nolur ayrıştırma beni böyle, İkilik kaldıracak kadar güçlü değil ülkelerim. Sadece sen sızabilirsin tüm boşluklarıma Çünkü tutucu her yanım adını sayıklıyor. Gökçe Kurtuluş

SARHOŞ NARASI

Benim meyim sensin gülüm Bedende şaraba ne hacet Ne meze lazım gönlüme Ne de kristal bir kadeh Olmasın yosun kokulu bir meyhane Varmasın muhabbet gam, kedere niyet Bir baksın gözlerin gözlerime Zat-ı şahaneme ne büyük nimet Lazım değil dudağıma tuzlu bir nem Bir öpüşün ömrüme bereket Gökçe Kurtuluş

UYAN SEVGİLİM

Haydi sevgilim uyan Vaktimizden yemesin zaman Aç gözünü yeni güne Gözünün kahvesinden masmavi olsun Gökteki tavan Geçenlerin ıssızlığı Senelerdir peşimizde Her an Gel yanıma Parmaklarını dola parmaklarıma Sesinle öp Gülüşünle sar ruhumu Geç kalınmış her ayrıntıya Nispet yapalım Ne varsa bizde noksan Gökçe Kurtuluş

SARMAŞIK

Kalbimin toprağına gömülü köklerin Ayak bileklerime kadar işliyor serüvenin Tohumun sarmaşık, huyun sarmaşık Bütün yeşilin aklımın göğünden Dalların, bucakların dolanıyor çapıma Sarıyor çıplak kalan ne varsa Öyle hünerli parmak uçların Tenimin susuz kuytularını keşfediyor Yeşilin bulaşıyor ne varsa bende olana Ben gidiyor, sen gidiyor, Onların hepsi yol alıyor. Bütünleşik bir sevinç uzanıyor Filiz veren her ucumuza Dolandıkça nefes alıyor Sarıldıkça özgürleşiyorum Paradoksunu sevdiğim Bak, kemâle eriyorum. Gökçe Kurtuluş

ÖLÜ KUŞLARIN CELLADI

Ben kendimin celladıyım Karamsardır tüm kuytularım Yaşamak beni kutsarken Ellerimle o bulutu dağıtmaktayım İpleri dolaşık boynumda, Ölü kuşlar yatağıma konuyor Gündüzler insancıl Gündüzler acı verici Gündüzler umutlu bir telaş barındırıyor Canı içinde süt kokulu bir meme gibi Gündüzler yemyeşil bana sarılıyor Mecalim iflah olmaz bir yokluk arzuluyor Mecalim gece kadar karanlık Uykuyu sevmeyişim gece tutkusundan Geceleri okşuyor Geceleri üretiyor Geceleri sevişiyorum Bana yaşamın karanlık yüzü gülüyor Aydınlıktan ona ışık çiçekleri topluyorum O da kalemime gece yıldızları Danışıklı takas, tükenmiş yürek Yorucu eylemlere batırılmış hançer Tüy gibi hafif geceler, külçe gibi ağır Bir başına bir ordu sağır Kırılmış birçok dilek, dillerin kamçıları gaddar Sana sevgim ürkek bir kuş, Dilim cüretkar, umarsız bir çekiç Sana sevgimi sundum, dilime yüz çevir. Gökçe Kurtuluş