Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KUŞ BAKIŞI

Bir albatros kuşu değmiş dizelerime Bu tatlı telaşı bu yüzden kelimelerin Kanat takmış sevgilim Almış kalbimi göğe yükselmiş Ben tedirgin cami güvercini Dizelerdir elektrik tellerim Birkaç satır öteye geçememişim Oturmuşum, dizeler dizmişim Beklemişim bahçesinde caminin Eminönü'nde, Eyüp'te Beş vakit kalabalık elinde Bir hikaye duymuşum göçmen kuşlardan Herkese nasip olmaz demişler albatros kuşu Sen hayalî kahramanım Ümit kesmeden seni dilemişim Rüzgarın ters estiği bir gün İhtişamınla gelivermişsin bahçesine Süleymaniye'nin Sen uzak diyarlar yorgunu Kalbinde bizi beslemişsin Şimdi ne kafes tutar beni Ne cami avlusunda bahtiyar Turgut Uyar'ın dediğine geldik Bir çift kanat göğe bakalım sevgilim Gökçe Kurtuluş

ZİFT ORMANI

Biz karanlık ormanların bekçisiyiz. Sık ağaçların aralarıdır meskenimiz. Narin insanların kaçtığı ne varsa; Seve seve kucaklamayı görev ediniriz. Anız ateşini görürüz yüreklerin, Fikir kuytularına sesleniriz. Zaman zaman güneş de doğar elbet. Dalların geçit verdiği kadar nüfuz eder ışık. Ki hangi yönden vurursa vursun; Hep önümüze düşer bizim gölgemiz. Tüm cadılar, büyücüler, Kanadı kırık tüm serçeler, Dolaşır altarların yurdunda. Biz karanlık ruhlar, Siyah pelerinli varlıklar, Ürkütürüz insanların pembe açılarını. Bizim acılarımız zift kokar, Midesi kaldırmaz iyi gün dostlarının... Gökçe Kurtuluş

AY EKSENİ

Sessiz gecenin içindeyim. Anlaşılamamanın iklimindeyim. Rüzgarı öyle çetin ki, Ayın süt rengi koridoruna doğru ilerlemekteyim. Gecenin gümüş tanrıçasına yöneldim. Beyaz ışığın hipnozuna; Kalbimin gümüş söğüt dallarını takdim etmekteyim. Ey karanlık! Ey sonsuz fezâ! Doldur ayaz kesmiş dehlizlerimi. Göster varlığını ey sevgili siyah yosun! İyotlu gümüşü katıştır eteklerine. Salın yalnız okyanuslarıma. Sirenlerimin öldürücü çığlıklarından korkma! Ben geoid bir acıyım. Sen ekvatorumdan sarıl bana. Çiçekler tak buz tutmuş kutuplarıma. Gökçe Kurtuluş

CİPSO ÇİÇEĞİM

Ruhumu dumanıyla göğe çıkarıp, Ensesinden yıldızlara astıran huzurun kendisidir. Hele de bunu dalga seslerinin kucağında yapıyorsan, Saçların da dalgayla dans ediyorsa, Ya da ateş varsa yanında çıtırdayan, Bir de yandaşlığımı sen üstleniyorsan... Gereği yok sohbet etmenin, Tütünün yanış sesi yetiyor insana. Nefesini her çekişinde sana yaklaşan çarşaf, Gözlerini her çekişinde sana bağlanan ben... Deniz çekilirken ayın kuvvetinden, Gecenin de her çekilişinde, Bir adım daha sen! Adım aklı-ı selim localarda anılırken... Yürüyorken bir caddede, Tüm patikalar sende birleşiyorken. Bu çağıl çağıl nehirler; Sen okyanusuna dökülüyorken... Dağlar sana paralel, Denizlerin akıntısı seninken. Karanlığın cipsoları yıldız gözlerinken, Tüm doğam seni ezgilerken, Ben nasıl başka şeyle meşgul olurum... Gökçe Kurtuluş

EŞLİKÇİ SEVGİ

Unutma beni. An geçsin sen unutma. Zamanın kucağına uzanalım, Her dilimine beni sar, Unutma! Bencil sular bunlar, Biliyorum. Tüm bencilliklerin benim! Tüm ilkel duygularınla sahiplen. Beni aklından lahza çıkarma, Unutma! Suskularında Ve dahi tüm seslerinde eşlikçin yap beni. Kıvrılayım aklının aralıklarına. Kanserli hücre gibi yayılayım. Beni hep hatırla! Gökçe Kurtuluş

AYAK İZİ

Gün gelir de rüzgar okşarsa yanaklarını ellerim say. Bir kez bile dokunamadığımın tadını çıkarsın. Eserse kızgınlığımı anımsa. Anla ve alttan al. İnan ihtiyacı var buna. Gör bak deli dumrul kopan fırtınalar nasıl da dönüveriyor masum yaz meltemlerine... Gün gelir de güneş kamaştırırsa gözlerini acıtan ışığı ve yakan sıcağıyla, Gözlerim belirsin nasırlı bilincinde. Bırak eksik kalan puslu bakışlarımı sızlatarak tamamlasın. Göz bebeklerinde büyüsün evrenin ateş topu. Hem gözlerini, oradan da yüreğini yaksın! Gün gelir de bir papatya görürsen gülün altında boynu eğilmiş, Bil benim olduğumu. Bak dökülen yapraklarına, sararan bedenine. Hemen üzerindeki güle ulaşabilmeleri için, Say narin bedenindeki ayak izlerini. Düşün sonra da, Bedenindeki izler buysa yüreğinde kim bilir kaç tane çamurlu ayak izi vardır? Bak bir daha, Belki sana aittir içlerinden biri... Gökçe Kurtuluş

LOŞ BAHAR

Taze bahar çiçeği öpüyor yanaklarımı. Uzun zamanın yalnız ruhuna değiriyor taç yapraklarını. İçimin koridorları loş, Olabildiğince boş... Taş duvarlarında güven izleri, Güvenmenin kanlı lekeleri... Bir ürperti gibi dolaşıyor yalnızlık, Isınmayan ellerimin yegâne sebebi. Bir darlıkta sıksam şu kendimi, Damıtıp suyumu çıkarsam, Çıkacak can ya bir damla, ya iki. İçim kurudu, kabuklandı hislerin cildi! Kilolarca hidroliz olsa duygu hücrelerine; Yine de sonu gelmez susuzluğumun. Ya rakı dökülsün dilime, Ya aşk dokunmalı. Benliğim reddediyor diğer tüm ihtimalleri. Gökçe Kurtuluş

TİTREK HECE

Şiir soluklu sevgilim Mısra koksun nefesin... Karanlığın arasından fısıltıları gelsin, Senin sesinden ulu şairlerin. Sen ki güzel ışık, Yalnızca geceleri belirginsin! Kilometreler adım adım aramızda. Yürümeye kalksak kaç günlük iş! Graham Bell'in gözünü seveyim. Doldur aklını benimle, Yüreğine şiirlerim serpilsin. Beni aklınla sev. Çünkü sen herkes gibi değilsin! Şiir karışmış dediler saçlarına; Ben de dizelerimi kökünden kestim! Yığın kafalı insanlara inat; Algısız benim güzelliğim. Ama sen şiirler söyle bana. Ruhuma değsin ucu kelimelerinin. Duyargalarım titreşsin, Ağaçların mezarlarına yeni harfler dizsin. Bunca ölünün arasında, Kelimeler diri tutabilir yalnızca ikimizi. Haydı sarıl bana harflerinde, Gırtlağında titreşen hece olmak isterim. Gökçe Kurtuluş

KEHR'ELÂ

Tüm sivriliklerin dimdik karşımda duruyor! Normalin buymuş gibi tüm mızrakların havada. Ellerimi uzatıyorum biraz olsun sevip, dokunmaya; Heybetli kaktüsüm, Küçük sevgilim... Sal korkularını meydanlıklara! Farklı yaşların yaşanmışlıklarında, Ürkekliklerinin kokusu doldurdu odayı. Bırak akışına ruhunun nehirinin... Yeşil yosun kokuları sarsın hislerini. Elimdeki törpüye uzan; Kabalıklarını tüketsin yumuşak darbelerim! Kehribar ışığında izledim içini... Yastığın açmana izin vermediği; Sağ gözüne küsüm... Solundan baktım, Solundan aktım aklına. Sol yanağının sakallarında dolaştım. Küçük sevgilim benim... İndir savaş kalkanlarını! Kılıçlarını sok kınlarına. Ben düşmanın değilim ki senin! Olgun ülkelerden mülteciyim ben. Sana sığınma talebiyle geldim kapına... Gökçe Kurtuluş